Eurovision Tarihine Giriş (ESC101) - Bölüm 2

[kburakcan]

Herkese merhabalar. Ben Burakcan Karadağ. Geçen hafta 1. Bölümünü yayınladığım "Eurovision Tarihine Giriş (ESC101)" yazılarının ikinci bölümüyle karşınızdayım. Öncelikle şunu söylemek isterim ki 1. Bölüm'ün akabinde aldığım tepkiler beni çok mutlu etti. Bu kadar beğeni ve destek göreceğini düşünmüyordum; teşekkür ederim herkese. 2. Bölümü daha büyük bir şevkle ve istekle yazıyorum. Daha fazla zaman kaybetmeden, bu bölümün hikayelerine geçelim:

İlk şarkımız Portekiz'den geliyor. Yıl 1974. 1932 yılında Portekiz Başbakanı olan António de Oliveira Salazar diktatörlüğünü ilan etmişti ve Portekiz'i 36 yıl aralıksız olarak yönetmişti. Bu dönemde Muhafazakar Milliyetçi bir çizgi izleyen Salazar, muhalifleri kanla bastırıyor, medyayı kontrol ediyor, seçimleri hile ile kazanıp meclisteki milletvekillerinin tamamına sahip oluyordu. 1968 yılına gelindiğinde Salazar 79 yaşına basmış, sağlığı iyice kötüleşmişti. Bunun üzerine Salazar, 1968 yılında başbakanlıktan istifa etti ve böylece 36 yıllık diktatörlük sona ermiş oldu. Salazar'dan boşalan koltuğa Marcelo Caetano geçti. Caetano, Portekiz'i düştüğü bataklıktan kurtaracağına söz vermiş, ve ülkeyi demokratikleştirme teminatı vermişti; lakin bu teminat sadece lafta kaldı. O da Salazar gibi diktatörleşme yoluna gitmiş, gücü tekelinde toplamaya çalışmaya başlamıştı. Bu tehlikeyi fark eden Portekiz Ordusu, ikinci bir diktatöre izin vermeyecekti. 1974 yılına gelindiğinde Portekiz Ordusu, Başbakan Marcelo Caetano'ya darbe yapmaya karar verdi. Darbe için Nisan'ın ilk haftasında karar kılınmıştı. Lakin, gözden kaçırılan bir şey vardı; Eurovision da 6 Nisan'da yapılacaktı. Ordu içindeki bazı generaller, darbe ile Eurovision'un aynı zamana denk gelmesini istemediklerini, halkın Eurovision zevkinden mahrum kalmamasını istedi ve darbe Nisan'ın 4. haftasına ertelendi. Evet, Eurovision ile çakışmasın diye ordu, darbeyi 3 hafta erteleme kararı aldı. Portekiz o sene Eurovision'da Paulo De Carvalho'nun "E Depois de Adeus" adlı şarkısıyla yarışacaktı. Şarkının isminin Türkçe tercümesi "Elveda Dedikten sonra" idi, bu da Başbakan Caetano'ya bir mesaj niteliği taşıyordu. Eurovision günü geldi, tüm halk televizyonlarının başına oturdu. Portekiz, sahneye 16. sırada çıkmış, ve şarkısını başarılı bir şekilde seslendirmişti:



Performanslar bitti, puanlama anına gelindi. Sonuçlardan ne halk, ne de ordu memnun olmayacaktı. Portekiz, sadece 3 puanla sonuncu olmuştu. Ordu, darbeyi ertelediğiyle kalmıştı. Lakin artık iş işten geçmişti. Darbe için 25 Nisan günü belirlendi. Ordu, arasında bir sinyal belirlemişti ve bu sinyal müziği Eurovision şarkılarıydı! RTP radyolarından Portekiz'in o yılki Eurovision şarkısı "E Depois De Adeus" çaldığı an darbe başlayacaktı. Ve o an geldi, 25 Nisan akşamı saat 22.55'te Eurovision şarkısı radyoda çalmaya başladı ve ordu harekete geçti. Başbakan Marcelo Caetano hazırlıksız yakalanmıştı ve herhangi bir direniş göstermeden yakalandı. Tarihe "Karanfil Devrimi" adıyla geçen bu kansız darbenin akabinde Başbakan Caetano Brezilya'ya sürüldü, demokratik bir yönetim kurulacağı vaadiyle ordu yönetimi devraldı. Fakat ordu da demokratikleşme sözünü tutmayacak, sıradaki 3 cumhurbaşkanı da darbeye katılan generallerden seçilecekti... Portekiz'in 1974 Eurovision şarkısı "E Depois De Adeus" ise Eurovision tarihinde "bir devrim başlatan tek şarkı" olarak yerini almış oldu.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Sıradaki şarkımız yine Portekiz'den. Yıl 1975. Darbe gerçekleşmiş, diktatör yurttan kovulmuş, ordu ve halk el ele yönetimi devralmıştı. "Karanfil Devrimi"nin üzerinden aylar geçmişti, lakin halk hala kutlama havasındaydı. Eurovision 1975 için devrim ruhuna uygun bir şarkı isteyen RTP yönetimi, istediğine ulaşmış ve Portekiz'i Eurovision'da temsil etmesi için ulusal finalde Duarte Mendes'in "Madrugada" (Şafak Vakti) adlı şarkısı görevlendirilmişti. Şarkının isminden de anlaşılacağı üzere, ordu müdahalesi Portekiz'i karanlıktan çıkarmış ve "şafak vakti" gelmişti. Şarkıda tamamen bir ordu pohpohlaması ve darbe güzellemesi vardı. Darbeyi gerçekleştiren Milli Selamet Cuntası da şarkıdan gayet memnunlardı. Bir sene önceki Eurovision şarkısını darbeyi başlatan sinyal müziği olarak kullanan askerler, bu şarkıyı da bir propaganda malzemesi olarak Avrupa üzerinde kullanacaklardı. Eurovision vakti geldi çattı, temsilci Duarte Mendes, İsveç yolunu tuttu. Gün geldi, Eurovision Şarkı Yarışması başladı. Sahneye 16. sırada çıkacak olan Portekiz'de herkes ekran başındaydı. Darbeyi aşırı destekleyen 28 yaşındaki temsilci Mendes, sahne sırası yaklaşırken Portekiz askeri üniformasını giydi, eline bir silah aldı ve sıranın kendisine gelmesini bekledi. Avrupa Yayın Birliği, şok içinde kalmış ve ne yapacaklarını bilmez bir hale girmişlerdi. Eurovision tarihinde ilk kez böyle bir şeyle karşılaşılıyordu. Portekiz'in Eurovision temsilcisi Duarte Mendes, sahneye askeri üniforma ve silah ile çıkmak istiyordu! Avrupa Yayın Birliği yetkilileri Duarte Mendes'e bunun doğru olmayacağını, yarışmaya siyaset karıştırılmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı ama Mendes ısrarcıydı, sahneye böyle çıkacaktı. Avrupa Yayın Birliği hemen Portekiz Devlet Televizyonu RTP ile görüştü, lakin RTP de böyle istiyordu, Mendes'i kararından vazgeçiremeyeceklerini söylediler. Portekiz'in sırası git gide yaklaşıyordu ve Avrupa Yayın Birliği çaresizdi... Lakin tam sıra Portekiz'e gelmek üzereyken Lizbon'dan bir telefon geldi ve Mendes'e askeri üniformayı ve silahı bırakması söylendi. Mendes, başkentten gelen büyük emir üzerine son anda üniformayı çıkardı, ilk bulduğu takım elbiseyi üzerine geçirdi ve kendini sahneye attı. Ama hala sahneye devrimden bir şeyler taşımaya istekliydi ve ceketinin yakasına "Karanfil Devrimi"nin simgesi olan bir "Karanfil" taktı:



Ve Portekiz'in performansı sona ermişti. Portekiz halkı sevinç ve gurur içinde sonuçları bekliyordu. Avrupa, Karanfil Devrimi'ni muhakkak destekleyecekti ve bu desteklerini puanları ile belli edeceklerdi. Lakin işler beklendiği gibi gitmedi. Sahneye 16. sırada çıkmış olan Portekiz, 16 puan toplayabildi ve 16. oldu. Hem ordu, hem halk, hem de Duarte Mendes üzgündü; lakin Eurovision siyasi propaganda amacı olarak kullanıldığı her zaman olumsuz etki yaratmıştı; bu da onlardan sadece bir tanesiydi...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bölümümüzün 3. şarkısı Birleşik Krallık'tan geliyor. 1983 yılında yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanan Lüksemburg, 11 yıl sonra yarışmaya tekrar ev sahipliği yapacak olmanın heyecanı içindeydi. Ülke Eurovision'a en güzel şekilde ev sahipliği yapmak için seferber olurken, bir yandan da 1984 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın elemelerinde başarı almak için ter döküyordu. Lüksemburg'un da yer aldığı 3. eleme grubunda İngiltere, Danimarka, Yunanistan ve Macaristan olmak üzere 4 güçlü futbol takımı yer alıyordu ve Lüksemburg'un şansı doğal olarak çok azdı. 16 Kasım 1983 yılında Lüksemburg, evinde İngiltere'yi ağırlıyordu; aynı anda Yunanistan ise Danimarka'yı ağırlıyordu. Bu maçlar grubun başını çeken Danimarka ve İngiltere'nin son grup maçlarıydı. Danimarka, İngiltere'nin 1 puan önünde yer alıyordu, lakin son maçta Yunanistan'a puan kaybetmesi İngiltere'yi gruptan çıkarabilirdi. Çünkü sadece grup liderleri bir üst tura çıkıyordu. Lüksemburg - İngiltere maçında İngiltere, Lüksemburg'u 0-4 gibi bir skorla geçti; lakin Danimarka da deplasmanda Yunanistan'ı 0-2 yenmiş ve 1 puan farkla gruptan çıkmaya hak kazanmıştı. Bu haberi alan Lüksemburg deplasmanındaki İngiliz taraftarlar kendi çaplarında bir protesto başlatmış, fakat çok küçük ve savunmasız bir ülke olan Lüksemburg'da bu protesto ve isyana dönüşmüştü! Ülkenin güvenlik birimleri çaresiz kalmıştı, tüm caddeler ve sokaklar bağıran, çağıran, yuh çeken İngiliz taraftarlarla dolmuştu. Bu olay, Lüksemburg tarihindeki en büyük "isyan"lardan biri olarak tarihe geçmişti. Ayrıca Eurovision'a ev sahipliği yapmak için süren hazırlıklar da aksamıştı.  Lüksemburg bu konuda Birleşik Krallık'a çok sinirlenmiş, lakin İngilizlerden bir özür bile gelmemişti. Velhasıl kelam, isyan kendiliğinden sona erdi; gel zaman git zaman aradan 7 ay geçti, Eurovision vakti geldi. Lüksemburg'un başkenti Lüksemburg'da düzenlenen yarışma başlamış, sıra 6. sırada sahneye çıkacak olan Birleşik Krallık'a gelmişti. Şarkı başlamadan önce gayet güzelce salon alkışladı, ve şarkı başladı:



Şarkı çok güzel bir şekilde seslendirildi, "Belle & The Devotions" grubu iyi bir performans çıkarmışlardı. Lakin şarkının bitiminde beklenmedik bir şok yaşandı! Lüksemburg halkı 7 ay önce İngilizlerin ülkelerinde saldığı korkuyu unutmamıştı ve Birleşik Krallık'ın şarkısını salon yuhlamaya başlamıştı! Kesinlikle böyle bir protesto beklemeyen İngiliz delegasyonu ve sahnedeki 3 İngiliz şarkıcı ne yapacaklarını bilemez bir haldeydiler. Sahnedeki 3 şarkıcı selam verip hemen sahneyi terk ettiler. Sahneye 10. sırada çıkan Danimarka ise "Bravoooo" bağırışlarıyla performansını tamamladı. Performanslar bitti, sıra oylamaya geldi. Lüksemburg, Birleşik Krallık'a olan tepkisini burada da gösterdi ve Birleşik Krallık'a uyarı niteliğindeki "1 puan"ı verdi. Birleşik Krallık ise kendi performanslarını yuhlayan Lüksemburg'a hiç puan vermedi. Lakin bu karşılıklı puan hamleleri iki ülke içinde anlamsız olmuştu; Birleşik Krallık 7., Lüksemburg ise 10. olarak ilk 10'a girmişlerdi. Eurovision'un akabinde Birleşik Krallık, yuhlama için bir özür beklemiş ama Lüksemburg'dan bir özür gelmemişti. Bu olay da Eurovision tarihine böyle farklı bir anı olarak kazınmış oldu...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

4. şarkımız Bosna Hersek'ten. Yıl 1993. Yugoslavya dağılalı 2 yıl olmuş, lakin Sırbistan ve Bosna Hersek arasındaki savaş hala sona ermemişti. Sırp Ordusu Bosna Hersek'i işgal altında tutuyor; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ise izlemekle yetiniyordu. Tam bu çalkantılı dönemde, eski Yugoslav ülkeleri Hırvatistan, Slovenya ve Bosna Hersek Eurovision'a katılmak için Avrupa Yayın Birliği'ne başvuru yaptılar. 3 ülkenin de başvurusu kabul edildi. Bosna Hersek, ilk Eurovision temsilciliği için Fazla'nın "Sva Bol Svijeta" adlı şarkısını seçmişti. Şarkı, Sırbistan'ın Bosna Hersek'e karşı uyguladığı zulmü Avrupa'ya haykırmak için özel olarak hazırlanmıştı. Her sözü, her cümlesi, her kelimesi bir savaş fotoğrafıydı. Bu şarkı doğal olarak Sırbistan'ı memnun etmedi. Sırbistan, Bosna Hersek'in Eurovision başvurusunu geri çekmesini istedi; aksi takdirde hiç iyi şeyler olmaz diyerek tehdit etti. Bosna Hersek daha topraklarını bile savunamayan bir ülkeydi, dolayısıyla korkmuştu; lakin temsilci olarak seçilen Fazla, aynı korkuyu taşımıyordu. Kararlıydı, o sahneye çıkacaktı! Lakin önce bir engelden geçmesi gerekiyordu. Sadece Bosna Hersek, Slovenya ve Hırvatistan değil; Macaristan, Romanya, Slovakya ve Estonya da o sene ilk kez Eurovision'a katılmak için başvuru yapmış ve onların başvuruları da kabul edilmişti. Bundan ötürü yarışmacı ülke sayısı artmıştı ve Avrupa Yayın Birliği bu sayıyı azaltmak için yarışmadan 1,5 ay önce "Kvalifikacija za Millstreet" adı altında bir eleme yapılmasını ve bu sene ilk kez katılacak olan 7 ülkenin bu elemede yarışmasını istemişti. 7 ülkeden sadece 3'ü Eurovision'a katılma hakkı elde edecekti. Bu eleme yarışması Slovenya'nın başkenti Ljubljana'da yapılacaktı. Lakin Fazla'nın ilk engeli burada çıktı. Bosna Hersek Eurovision delegasyonunun kaldığı yerleşke Sırp Ordusu tarafından kuşatıldı ve delegasyonun Slovenya'daki elemeye gitmesi engellendi. Delegasyon çaresizdi, lakin temsilci Fazla bu kuşatmaya boyun eğmedi. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Alija Izetbegovic'in özel yardımıyla Fazla gece vaktinde yerleşkeden kaçırıldı ve özel bir helikopterle Slovenya'ya gönderildi. Eleme yarışmasına ucu ucuna yetişen Bosna Hersek ekibi, elemede 2. olarak Eurovision'a katılmaya hak kazandı. Lakin asıl sıkıntılar bundan sonra başlayacaktı. Sırbistan işgali altındaki Bosna Hersek, İrlanda'da yapılacak olan Eurovision'a katılacak ve tüm Dünya'ya Sırbistan zulmünü haykıracaktı. Sırbistan buna izin veremezdi. Ve Fazla'ya ölüm tehditleri yağmaya başladı. Lakin Fazla yılmadı, hiçbir tehdite göz yummadı. Fakat tüm delegasyon aynı kararlılıkta değildi, çoğu delegasyon görevlisi işi bırakıp kaçmıştı. Fazla (Muhammed Fazlagic) ve backvokalleri tek kalmışlardı. Bu tehditler Eurovision haftasına kadar aralıksız sürdü. Gel gelelim Eurovision vakti geldi çattı. Fazla ve backvokalleri, yarışmanın yapılacağı İrlanda'nın Millstreet şehrine doğru yola çıkmak için hazırlanırken, kaldıkları yerleşke tekrar Sırp askerleri tarafından kuşatıldı. Ama bu sefer daha temkinlilerdi; Bosna Hersek yetkilileri asla dışarıdan bir müdahale yapamıyordu. Fazla, çareyi kendisinde gördü. Gece, Sırp askerlerinin çoğu uykudayken backvokalleri ile birlikte evden kaçtı, başkent Saraybosna'daki havalimanına kadar geldi ve ilk uçakla Millstreet'in yolunu tuttular. Lakin Sırbistan bu gösteriye izin mi verecekti! Veremezlerdi, vermediler. İrlanda'da Bosna Hersek ekibinin kaldığı otel odasına bir mektup geldi: "Çok istediğiniz Eurovision sahnesinde öleceksiniz.". İşte bu mektup Muhammed Fazlagic'i tamamen yalnız bıraktı. Backvokalleri bile artık sahneye çıkmaktan vazgeçmişti. Lakin Fazla, buraya kadar geldiklerini ve artık sadece bir adım kaldığını; ülkelerinin çektiği çileyi tüm Avrupa'ya anlatacaklarını ve birer kahraman olacaklarını backvokallerine anlattı. Onları ikna etmeyi başarmıştı; artık herkes hazırdı. Eurovision vakti geldi, Bosna Hersek sahneye 18. sırada çıkacaktı. 17. sıradaki Finlandiya'nın şarkısı bitti ve o an geldi. Bosna Hersek ekibi, sahnede öldürüleceklerinin korkusunu sineye çekmiş ve sahneye çıkmıştı:



Videonun İngilizce altyazı seçeneği var, lütfen açın ve şarkıyı anlayın. Baştan aşağı savaş tasviri ve Sırbistan zulmü içeren şarkıyı Fazla ve ekibi korkulu gözlerle, her an vurulacak olmanın korkusuyla söyledi. Şarkıyı söylerkenki gözlerine ve yüz ifadelerine iyi bakın, her an öldürülebilecek olmanın endişesi Fazla'nın gözlerinden okunuyordu. Lakin şarkı bitmişti ve kimse ölmemişti! Bosna Hersek, büyük bir alkışla sahneden indi. Puanlama başladığında ilk 2 ülke Bosna Hersek'i birinci götürüyordu, Almanya 3, Türkiye ise 12 puan vermişti ve Bosna Hersek 15 puanla liderdi. Herkes "Acaba mı???" diye düşünürken üst üste Bosna Hersek'i boş geçen ülkeler oldu ve sonunda Bosna Hersek sadece 27 puanla 16. oldu. Lakin Fazla ve ekibi bu şarkıyla Avrupa'nın ilgisini çekmeyi başarmış, Birleşmiş Milletler'in Bosna Hersek'e bir Barış Gücü göndermesini sağlamıştı. Lakin bu Barış Gücü de 1995'te gerçekleşecek olan Srebrenitsa Katliamı'nı engelleyemeyecekti...

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Bölümümüzün son şarkısı ise İrlanda'dan geliyor. Yıl 1995. İrlanda 1992, 1993 ve 1994 olmak üzere üst üste 3 yıl Eurovision birincisi olmuş, ve üst üste 3. kez yarışmaya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyordu. Halk haklı olarak zafer sarhoşuydu, lakin İrlanda Devlet Televizyonu RTE için aynısını söylemek çok güçtü. İrlanda, üst üste 2 Eurovision ev sahipliğini zar zor yapmış, 3.  ev sahipliğini ise yapacak maddi durumları olmadığını belirtmişlerdi. Bunun üzerine Eurovision 1995'in ev sahipliği için Birleşik Krallık aday oldu ve İrlanda'nın ev sahipliğini kendilerine devredebileceklerini söyledi. İrlanda, bu teklife çok sıcak baktı; lakin araya hükümet yetkililerinin ve zengin iş adamlarının girmesiyle beraber İrlanda 1995'in ev sahipliğini de yapma kararı aldı. Lakin Avrupa Yayın Birliği'ne açık açık söylenmişti; İrlanda "Eğer 1995 Eurovisionunu da kazanırsak ev sahipliği de yapmayız, yarışmaya da katılmayız!" diyerek rest çekmişti. Avrupa Yayın Birliği'nden ilk kez bir ülke "kazanmamalarını" rica ediyordu. RTE yine de tüm umudunu Avrupa Yayın Birliği'ne bağlamadı. Kendileri de önlem almalıydı. Öyle bir şarkı seçmelilerdi ki birincilik iddiası olmamalıydı, hatta hiç iddiası olmamalıydı! İrlanda Ulusal Finaline 8 şarkı katılmıştı ve içlerinde gerçekten iddialı şarkılar vardı. Lakin sadeliğiyle, basitliğiyle, iddiasızlığıyla göze çarpan tek bir şarkı vardı; Eddie Friel'in "Dreamin" adlı şarkısı. Ulusal Finalde sonunculuk adaylarındandı, lakin şaibeli bir şekilde ulusal finali kazandı! Evet, İrlanda üst üste 3. kez ev sahibi olduğu yarışmada ev sahibi şarkı olarak ulusal finalin en basit, en tekdüze, en iddiasız şarkısını seçmişti! Halk şaşkındı, lakin RTE yetkilileri neden bu şarkının seçildiğini gayet iyi biliyorlardı; "İrlanda'nın 4. kez üst üste birincilik ihtimalini ortadan kaldırmak!". Evet, bu iş için kurban olarak Eddie Friel ve şarkısı "Dreamin" seçilmişti. Lakin Eddie kendisinin bir kurban olarak seçildiğinin farkında değildi ve ülkesini evinde temsil edeceği için çok mutluydu. Yarışma günü geldi çattı, ev sahibi İrlanda sahneye 2. sırada çıktı ve hem başta hem sonda doğal olarak epey büyük bir alkış aldı:



Hem televizyonları başındaki seyirciler, hem salondaki seyirciler, hem de Eddie Friel, İrlanda'nın üst üste 4. birinciliği alabileceği umuduyla puanlamayı izlemeye başladılar. Lakin sonuç tam bir hayal kırıklığı olmuştu; İrlanda, evinde 44 puanla 14. olabilmişti. Halk üzgündü, lakin İrlanda Devlet Televizyonu RTE ve hükümet sevinç içindeydi! İrlanda, 4. kez aynı yükün altında ezilmekten ve iflasın eşiğine gelmekten kurtulmuştu! Lakin sadece 1 yıllığına Ertesi yıl, 1996 yılında İrlanda tekrar birinci olmuş ve 1997'deki ev sahiplikleri sırasında ülke gerçekten iflas bayrağını çekmek üzereyken son anda kurtarılmıştı...


Evet ikinci bölümün de böylece sonuna geldik. Haftaya 3. bölüm ile görüşmek üzere. Yorumlarınızı bekliyorum.

[Eros]

Yine çok güzel bir yazı, ellerine sağlık.
Yalnız yazıları biraz daha kısaltabilme şansın var mı?

[kburakcan]

Yine çok güzel bir yazı, ellerine sağlık.
Yalnız yazıları biraz daha kısaltabilme şansın var mı?

Teşekkürler

Bu yazı epey uzun oldu farkındayım; ileriki bölümler için daha kısa tutmaya çalışacağım yazıları, lakin hikayeleri tam anlamıyla yansıtabilmek için böyle uzun uzun yazmam gerekiyor. Kısaltırım ama hikaye biraz yavan kalır gibi. Yine de deneyeceğim haftaya kısaltmayı

[Montana Max]

Güzel paylaşım Ben en çok Bosnanın yazısını beğendim

[kburakcan]

Güzel paylaşım Ben en çok Bosnanın yazısını beğendim

Çok teşekkürler Evet Bosna Hersek'in hikayesi tam bir dram...

[Jon]

1974 Portekiz olayına çok şaşırdım. #EurovisionPower diyorum
Şarkı da sonuncu olacak kadar kötü değilmiş, ben sevdim.

1975 Portekiz olayı güldürdü
O zamana kadar akılları nerdeymiş hiç mi görmemişler silahı falan, ona anlam veremedim. Şarkıyı da pek sevmedim açıkçası.

Lüksemburg'un en büyük isyanlarından biri böyleyse, o ülke ne güzel ülke
Tatlı bir atışma gibi dursa da onlar için pek öyle olmamış sanırım. Ama olay iyiymiş, şarkı da fena değil.

Bosna'da duygulandım ya. Hiç bu tarafını bilmiyordum olayların.
Fazla'ya da helal olsun her şeye rağmen, her yolu deneyerek varmış amacına. Her yiğidin harcı değil bunu yapmak. Bu bilgi fazlasıyla hoşuma gitti benim, Türkiye de 12 vermiş ne güzel. Şarkıya bayıldım.

Bu çok iyiymiş ya ahaha İrlanda'ya bak
Yazıyı okurken korktum sen koca kanal her şeyi planla, en iddiasızı seç ama yine gel 1. ol falan ama neyse olmadı ben de sevindim onlar adına Şarkı çok da kötü olmamakla beraber, cidden iddiasızmış.

Ellerine sağlık, yine harika bir ders oldu benim için
Bence yazı uzunlukları gayet iyi, hikaye gibi okuyorum ben. 3. bölümü merakla bekliyorum

[kburakcan]

1974 Portekiz olayına çok şaşırdım. #EurovisionPower diyorum
Şarkı da sonuncu olacak kadar kötü değilmiş, ben sevdim.

1975 Portekiz olayı güldürdü
O zamana kadar akılları nerdeymiş hiç mi görmemişler silahı falan, ona anlam veremedim. Şarkıyı da pek sevmedim açıkçası.

Lüksemburg'un en büyük isyanlarından biri böyleyse, o ülke ne güzel ülke
Tatlı bir atışma gibi dursa da onlar için pek öyle olmamış sanırım. Ama olay iyiymiş, şarkı da fena değil.

Bosna'da duygulandım ya. Hiç bu tarafını bilmiyordum olayların.
Fazla'ya da helal olsun her şeye rağmen, her yolu deneyerek varmış amacına. Her yiğidin harcı değil bunu yapmak. Bu bilgi fazlasıyla hoşuma gitti benim, Türkiye de 12 vermiş ne güzel. Şarkıya bayıldım.

Bu çok iyiymiş ya ahaha İrlanda'ya bak
Yazıyı okurken korktum sen koca kanal her şeyi planla, en iddiasızı seç ama yine gel 1. ol falan ama neyse olmadı ben de sevindim onlar adına Şarkı çok da kötü olmamakla beraber, cidden iddiasızmış.

Ellerine sağlık, yine harika bir ders oldu benim için
Bence yazı uzunlukları gayet iyi, hikaye gibi okuyorum ben. 3. bölümü merakla bekliyorum

Çok teşekkürler Can, vallahi şöyle hikayeleri tek tek ayrı ayrı yorumluyorsun ya, bayılıyorum Keşke herkes böyle yorumlasa da ben de keyifle herkesin görüşlerini okusam Teşekkür ederim bunun için özellikle İki bölümdeki yorumlarını da büyük bir keyifle okudum Genel yorumların için de teşekkürler

[elayz]

Çok iyi yaa yine masal tadında harika yazılar okudum emeğine yüreğine sağlık Burak bu haftas ki yazında derinlemesine bilmediğim ve duymadığım olayları okumuş oldum sayende. Her ne kadar o tür girişimleri desteklemesem de Portekiz ordusu da ordu gibi orduymuş yani sırf ESC için sen darbeyi ertele ve şifre olarakta şarkılarnı seç valla çok iyi
Lüksemburg olayı gülsemmi ağlasam mı bilemezsin ya tam o tarzda karşılıklı restleşme kısasa kısas durumu gibi tatlı sert atışmalar
Zavallı İrlanda artık kazanmayalım diye resmen isyan etmişler bilemedim biraz şımarıklık mı yapılmış yoksa ciddi anlamda bir kriz mi yaşamışlar ilk başta muallakta kaldım da Eddie :/ yazık be çok üzüldüm adama resmen kurban olmuş bihaber her şeyden zavallım sevinmiş temsilci oldum diye duyguları ile oynanmış sanki yaa çok üzüldüm ya yazık adama
Bu yazının en can alıcı kısmı da Bosna olayı film gibi derler ya vallahi de öyle etkiledi beni ve temsilciye de helal olsun yılmamış sabretmiş sonuna kadar gitmiş
yine çok konuştum gelecek yazını merakla bekliyorum tekrardan emeğine yüreğine sağlık

[kburakcan]

Çok iyi yaa yine masal tadında harika yazılar okudum emeğine yüreğine sağlık Burak bu haftas ki yazında derinlemesine bilmediğim ve duymadığım olayları okumuş oldum sayende. Her ne kadar o tür girişimleri desteklemesem de Portekiz ordusu da ordu gibi orduymuş yani sırf ESC için sen darbeyi ertele ve şifre olarakta şarkılarnı seç valla çok iyi
Lüksemburg olayı gülsemmi ağlasam mı bilemezsin ya tam o tarzda karşılıklı restleşme kısasa kısas durumu gibi tatlı sert atışmalar
Zavallı İrlanda artık kazanmayalım diye resmen isyan etmişler bilemedim biraz şımarıklık mı yapılmış yoksa ciddi anlamda bir kriz mi yaşamışlar ilk başta muallakta kaldım da Eddie :/ yazık be çok üzüldüm adama resmen kurban olmuş bihaber her şeyden zavallım sevinmiş temsilci oldum diye duyguları ile oynanmış sanki yaa çok üzüldüm ya yazık adama
Bu yazının en can alıcı kısmı da Bosna olayı film gibi derler ya vallahi de öyle etkiledi beni ve temsilciye de helal olsun yılmamış sabretmiş sonuna kadar gitmiş
yine çok konuştum gelecek yazını merakla bekliyorum tekrardan emeğine yüreğine sağlık

Ben böyle uzun, tüm hikayeler hakkında bir fikir belirten yorumları seviyorum zaten, ne kadar uzun yazarsanız o kadar iyi Çok teşekkürler beğendiğin için, çok mutlu oldum yorumuna cidden

[elayz]

Ben böyle uzun, tüm hikayeler hakkında bir fikir belirten yorumları seviyorum zaten, ne kadar uzun yazarsanız o kadar iyi Çok teşekkürler beğendiğin için, çok mutlu oldum yorumuna cidden [/quote]

Sevindim beğenmene asıl ben teşekkür ederim bu güzel yazı ve geri bildirimin için