Yaşamları Beyaz Perdeye Yansıtılmış Ressamlara Dair
:: Musidio :: İlgi Alanları :: Cine-TV :: Sinema
1 sayfadaki 1 sayfası
Yaşamları Beyaz Perdeye Yansıtılmış Ressamlara Dair
rtemisia – 1997
Yaşadıklarıyla tarihte canına okunmuş binlerce kadından sadece biri olarak bilinmekte Artemisia Gentileschi. Sanat tarihinin ilk kadın ressamı olduğundan özel bir yerdedir. Eserlerinden yaşam hikayesini dinlemeye alıştığımız sayılı sanatçıdan biridir. Çünkü her birinde çığlıklarını işitiriz. Her birinde geçmişine dokunuruz. Kimileri için dünyanın en güçlü kadınıdır o. Çünkü dönemin sanat algısını sarsarak, sanat tarihinde yeni bir dönem başlatabilecek ilklere imza atmıştır.
Film, Artemisia Gentileschi’nin gençlik döneminde ressam olan babası tarafından sanat konusunda desteklenmesi etrafında gelişen olayları ele alıyor. Yaşadığı dönemde yasak olmasına rağmen, erkek anatomisini eserlerinde daha iyi gösterebilmek için, karşı karşıya kaldığı erkekler ve Gentileschi’nin bu duruma bağlı olarak başına gelenleri görüyoruz. Agnes Milles’in ikinci uzun metrajlı filmi olan Artemisia’nın, “En İyi Yabancı Film” dalında bir de Altın Küre adaylığı bulunuyor.
Büyük Gözler – 2015
1950’li yıllarda iri gözlü çocukları konu alan eserleriyle sanat dünyasında oldukça ilgi toplayan Margaret Keane’in yaşamı, hayatındaki en özel insan olan, eşi olan Walter Keane’in yaptıkları ile tepetaklak olmuştur. Birini ne kadar severseniz sevin emeğiniz üzerinde hak iddia etmesini göze alabilir misiniz? İşte tam da bu sebepten Margaret Keane, eşiyle sırf sanatı uğruna iktidar mücadelesine giren güçlü bir kadındı.
‘Büyük Gözler’ de çiftin yaşamının tam da bu evresine odaklanıyor. Walter Keane, eşinin eserleriyle para ve şöhret yakalar yakalamaz Margaret’ı geride bırakır. Peki bu durumda Margaret nasıl bir yol izleyecektir?
Caravaggio – 1986
Barok dönemin en büyük ressamlarından biri olan Caravaggio, Rönesans’ın simetri, düzen ve kural ilkelerini bir çırpıda geri plana atarak gölge-ışık kullanımını sanat tarihine sokan ve dramatik tarzda eserler üreten bir sanatçıydı. Natürmotu sanata sokmuş, portre resimlerini gündelik yaşama taşıyacak yeniliklere imza atmıştır. Barok dönemin ilkelerini oluşturacak altyapıyı oluşturmuş, mitolojik ve dini konuda eserler ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz sanat tarihinde Caravaggio ismi geçmeseydi, belki de sanatın bugünkü durumu bu şekilde olmayacaktı. Belki bir şeyler daha geriden gelecekti. Çünkü Caravaggio, yaşadığı döneme adını altın harflerle yazdırmış, sanatı birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştu.
1980’lerde Derek Jarman tarafından yazılıp yönetilen film, eserleri üzerinden Caravaggio’yu ele alıyor ve onun dini inancına, bunu gösteriş biçimine ve çok tartışılan cinsel tercihlerine odaklanıyor. Caravaggio’yu ve sanatını daha yakından görmek için, mutlaka izlenmesi gereken filmler listesinde ilk sıralarda yer almaya adaydır.
Frida – 2002
20. yüzyılın popüler kültür ikonu haline gelen Meksikalı ressam, her ne kadar eserleriyle sürrealist sanat akımına dahil gözükse de kendisi bu ifadeyi reddetmiştir. Bedeninde 18 yaşında geçirdiği bir kazadan izler taşıyan sanatçı, yaşamı boyunca kendisini de tıpkı sanatı gibi belli bir kalıba sokmaktan kaçınmıştır. Ressam Diego Rivera’nın sanatını destekleyen ilk kişi ve büyük aşkı olmasıyla yaşamında köklü değişimler meydana gelmiş ve bu değişimlerin her zerresini eserlerine başarılı bir biçimde yansıtmıştır. 143 eserinin 55 tanesinin otoportre olması, yaşamı boyunca kalabalıklar içinde hissettiği derin yalnızlığının ve cesaretinin kanıtıdır. Pablo Picasso’ya “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz.” dedirtmeyi başarmıştır. İlk kişisel resim sergisini 1953 senesinde Meksika’daki galerisinde açmıştır ve hastalıklarıyla boğuşan, yatağa bağlı kalan Frida her ne kadar doktoru tarafından yataktan çıkmaması konusundan uyarılsa da o yine bir çaresini bulmuş ve karyolasıyla galerisine taşınmıştır. İşte Frida’yı bu olay bile kısaca anlatmakta.
Film ise Frida’nın 18 yaşından ölümüne kadar geçirdiği süre içinde yaşadıklarına ve eserlerine odaklanmıştır. Film sayesinde hangi eserlerin hayatından iz bırakan olaylar sonucunda gerçekleştiğini görebilirsiniz.
Goya’nın Hayaletleri – 2005
Romantizm akımının önde gelen sanatçılarından biri olan İspanyol sanatçı Francisco Goya, ressam ve gravür sanatçısıdır. Onun eserlerini bu kadar önemli yapan şey yaşadığı dönemin izlerinin hemen hemen tüm eserlerinde hissedilmesi ve bir bakıma tarihe belge niteliğinde olmasıdır. Portreleriyle ün kazanmış, yıkıcı ve yaratıcı eserleriyle kısa sürede ün elde etmeyi başarmıştır.Romantizm akımının özellikleri tüm eserlerinde açıkça hissedilmiş ve kendisinden sonra gelen Pablo Picasso, Edouard Manet ve Francis Bacon’u etkilemiştir.
Milos Forman imzası taşıyan filmde, Goya’nın ilham perisi olarak kabul ettiği güzeller güzeli bir kız, Engizisyon Mahkemesi ve mahkeme kararlarını etkileyen Lorenzo tarafından ahlaksızlık ve toplumsal değerlere karşı gelmekle suçlanınca Goya kızı kurtarmak için büyük bir savaş verir. Film bunun etrafında geçen olayları ele almaktadır.
İnci Küpeli Kız – 2003
Film, ev içindeki gündelik yaşam resimleriyle tanınan Hollandalı Barok dönem sanatçısı Johannes Vermeer’in, kuzeyin Mona Lisası olarak kabul edilen “İnci Küpeli Kız”ın yapılış sürecini ve sonrasını ele alıyor. Film boyunca İnci Küpeli Kız’ın kulağında bulunan küpelerin sırrını çözmeye hazır olun.
Vermeer kendisini, sıradan taşralı bir tür ressamı olarak tanımladı. Ölümü ardından hakkında iyi şeyler söylenmesine alıştığımız ressamların aksine, eşine ve çocuklarına bıraktığı borçlar yüzünden bir dönem arkasından çok kötü şekilde konuşulmuştur. Elde etmesi çok zor ve masraflı olan ultramarine mavisini eserlerinde hiç düşünmeden kullandı ve parlak renkleriyle ünlendi. Eserlerinde ahlaki mesajlar verdiği, kadınlara çeşitli uyarılarda bulunduğu göze çarpmaktadır. Eşleri uzak bir yere giden ve mektupları sayesinde onlarla iletişim kuran kadınları ve aşk hastalığını işlemiştir. Ölümünün ardından iki yüzyıl boyunca unutulan Vermeer, 1866 yılında Bürger tarafından yapılan bir araştırma sırasında ortaya çıkarılan 66 eserinden sonra Hollanda sanatının en büyük sanatçısı olarak kabul edilmiştir.
Klimt – 2006
19 ve 20.yüzyılın en önemli sembolist ressamlarından biri olan Gustav Klimt, tablolarının yanı sıra duvar resimleri ve eskizleriyle de tanınır. Kadın bedenlerini konu alan eserlerinde ağırlıklı olarak altın rengi gözülmektedir ve bu Klimt’in belki de en önemli özelliklerinden biridir. Ayrıca eserlerinde ince dekoratif süslemeler ve yoğun bir erotizm göze çarpmaktadır.“Öpücük” en çok bilinen eseridir.
Film, 1900’lerin başında sanatsal bakımdan canlılığı yakalamış Paris’e ve Klimt’in Paris fuarında eserlerini sergilediği zamana odaklanıyor. Film, Klimt’i, Mahler’i ve Schubert’i sevenler için heyecan verici bir özellik taşıyor.
Modigliani – 2004
1884 senesinde İtalya’da dünyaya gelen sanatçı, sanat hayatına heykeltıraşlık ile başlamıştır. Zenci heykel sanatına ilgi duymuş ve ilk çalışmalarını bu alanda yapmıştır. 1919 yılı, ressamın sanat hayatına bir aşama ve başarı getirmiştir. Eserlerinde, yalın ve rahat bir hava görülmüş, renk tonları açılmış ve yumuşamıştır. Doğa gerçeğiyle, stil gerçeğini birleştirme çabasını doruğa ulaşmıştır. Zayıf omuzların üzerine kocaman gözlü, ürkek kız ve erkek çocukları, büyük, şekilsiz elli hizmetçiler ve Modigliani’nin soylu zarif modellerinin yanı sıra, eserlerindeki alçak gönüllü havayı sezdirmekte çok başarılı olmuştur. Canlandırdıklarına göre sanat dili değişerek şekillenmiştir.
1900’lerde Diego Rivera, Picasso, Soutine, Utrillo ve Amedeo Modigliano gibi sanatta çılgınlığın ve devrimin ön planda olduğu yıllara odaklanan film, aynı zamanda Modigliani’nin yaşamının son bir yılını anlatıyor. Problemli bir aşk hayatına sahip sanatçının gayrimeşru çocuğu dünyaya gelir. Modigliani, alkol, sigara ve uyuşturucu üçgeni içerisinde, çocuğu olduğunu öğrenir ve eli kolu bağlı kalır. Bunun yanında dönemin Picasso, Soutine gibi ünlü sanatçılarının katıldığı resim yarışması da yaklaşmaktadır. Acaba Modigliani tüm bunlara karşı nasıl bir yol izleyecektir?
Picasso’yla Yaşamak – 1996
20.yüzyılın en bilinen İspanyol ressam ve heykeltıraşı Picasso, kübizm akımının temellerini atmıştır. 1900’lü yılların başında ortaya çıkardığı ilk eserleri, günlük yaşamı konu aldığı kadar sirk palyaço ve akrobatlardan da bahsediyordu. Sirk yaşamı bir nevi hüzünlü yanını simgeliyordu. 1907’den 1914’e kadar kübizm akımının temellerini atacak olan eserlerinin yapımıyla uğraştı. Basit tarzda geometrik şekilleri kullanılarak yaptığı eserlerinde soyut bir hava seziliyor ve bu durum eserlerine gizem katıyordu. Picasso tanınan en üretken sanatçıdır. Guiness Rekorlar Kitabına göre, toplam resim, 100,000 baskı, 34,000 kitap resmi ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üretmiştir. Bir genelevdeki 5 hayat kadınını konu alan “Avignonlu Genç Kızlar” ve Alman ordusunun Guernica kasabasını bombalamasını anlatan “Guernica” en tanınmış eserlerinden sadece ikisidir. Ayrıca 1911 senesinde Leonardo Da Vinci’nin en ünlü eseri olan “Mona Lisa”yı, eserin doğduğu şehir olan Floransa’ya kaçırmakla suçlanmıştır.
Arianna Huffington’un kitabından uyarlanmış olan film, Picasso’nun en büyük esin kaynağı olan kadınlarla ilişkilerini, onlardan biri olan Francoise Gilot’un dilinden aktarıyor. Film boyunca, kadınlara karşı acımasız ve bencil bir Picasso görmeye hazır olun.
Pollock – 2000
20.yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan Jackson Pollock, ABD’de dünyaya gelmiştir ve fırça kullanımını bir kenara bırakarak damlatma tekniğini kullanmıştır. Sanatını yere serdiği kocaman tuval bezlerine boyaları fırçasıyla damlatarak icrâ etmiştir.Soyut dışavurumculuk akımına dahil edilen Pollock ‘beden sanatı, süreç sanatı, performans sanatı, Fluxus, happening’ler gibi birçok çağdaş akımın temellerini atmıştır. Yaşamı boyunca alkol sorunuyla mücadele eden sanatçı, 44 yaşında alkollü araç kullanmış ve kaza sonucu hayatını kaybetmiştir.
Ed Harris’in ilk yönetmenlik denemesinin ürünü olan film, Pollock’ın çalkantılı hayatını ele alıyor. Aynı zamanda filmin başrolü olan Ed Harris, en iyi erkek oyuncu dalında 2000 yılı Akademi Ödülü adaylığı kazanmıştır.
Van Gogh – 1991
Hollandalı ard izlenimci ressam, sanat hayatına 27 yaşındayken başlamıştır. Başlangıçta kasvetli ve koyu renklerle eser üreten sanatçı, sonradan izlenimcilik ve yeni izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renkler kullanmış ve özgün bir resim tarsi bulmuştur. Eserlerinden bazıların dünyanın en pahalı eserleri arasında yer almıştır. Yaşamı boyunca aşk hayatının karmaşıklığı ve yalnızlığı birçok psikolojik sorunu beraberinde getirmiştir. En yakın arkadaşı ressam Paul Gauguin ile aynı evde yaşamaya başlamış ve yaşadıkları sonu gelmeyen tartışmalar sonucunda en yakın arkadaşını öldürmeye girişmiştir. Bunu beceremeyen sanatçı hırsını alamayıp kendi kulağını kesmiş, bunu aşık olduğu kadına hediye etmiştir. Van Gogh sanatının ekmeğini ne yazık ki yaşarken yiyememiş, erkek kardeşi Theo’nun maddi desteği sayesinde ayakta kalmıştır. Theo ve Vincent Van Gogh’un birbirine yazdığı 200’den fazla mektup bulunmuş ve bu mektuplar kısa bir süre önce kitap haline getirilmiştir. 20. yüzyıl sanatını ciddi şekilde etkilenmiş olan Van Gogh, fovistlerin ilham kaynağı ve empresyonizm akımının öncüsü olmuştur.
Film ise Van Gogh’ın tutulduğu umutsuz bir aşk hikayesine odaklanmaktadır. Doktorun güzeller güzeli kızını model olarak kullanan sanatçı, bu kıza aşık olacak fakat sonu hiç de beklediği gibi olmayacaktır.
Eros- Yetkili
- Nerden : Trabzon- İstanbul- Çanakkale
:: Musidio :: İlgi Alanları :: Cine-TV :: Sinema
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz