Paul Verlaine: Tutkunun Şairi

Aşağa gitmek

Paul Verlaine: Tutkunun Şairi Empty Paul Verlaine: Tutkunun Şairi

Mesaj tarafından Eros 30/6/2016, 23:41

Paul Verlaine: Tutkunun Şairi Paul-Verlaine-Tutkunun-Sairi-Kapak-Gorseli-1-620x400

Pembe yanaklı, zarif bir çocuk annesinin eteklerinin ucunda…Paris’te bir mağazanın içindeler henüz birkaç dakikadır, kesilmeye yakın nefesler duyuluyor sadece, kalan her şey sessizlik…Askerlerin tekdüze adım sesleri…Paul korkmuyor. Annesi onu her daim koruyacak ve sevecektir.
İyilik meleğinin kanatlarının altında geçen özenli, sevgi dolu bir çocukluk, gençlikle birlikte tuhaf bir aylaklığa dönüşecek. Paul oyun arkadaşlarını terk edecek ve kötülük çiçekleri açmaya başlayacaktır. Henüz 14 yaşında ve parmaklarının ucunda Ölüm fısıltıları…Bu şiirini Victor Hugo’ya gönderecektir. Yazdığı ilk şiir olan Ölüm son şiirininde isim babalığını üstlenecektir. Böylesine genç bir bedende yaşamın sıcaklığı eksilmeye başlayacak ve üstatların gölgelerine bürünecektir.
İlk gençlik yıllarını anlamlandıramadığı sanrılarla geçirecektir.
Derinlerde bir parça karanlıkla yaşadığının farkındaydı ve buna karşılık Tanrı’yı da duyumsuyordu. İçinde başka bir varlığın hüküm sürdüğünü biliyordu ve bu Tanrı’dan başkası olamazdı.
‘İçimde gerçek bir Tanrı vardı. Tanrı tahtına oturmuştu, oradaydı, etimizde, kanımızda…’
Bir zaman sonra bu Tanrı sanrısı bir akrebe dönüşecektir.Parnasyenlerin gözde sembolü olan ve yıkımı ,çıkmazları dile getiren akrebe…Bu sembol şiirlerinde yer alacak ve tükettiği, kaybettiği anlara denk düşecektir. Ve bu akrep ona ölümü ve yası tattıracaktır. Babasını ve çok sevdiği kuzeni Elisa’nın kaybı Verlaine ismini şiirin düş dünyasına kazandıracaktır. Paul, boyun eğecek ve tapındığı yeni tanrısı absent olacaktır. Sanrılar ise düşsel gücüyle birlikte şiirlerinde farklı boyutlara bürünecektir.
Paul Verlaine: Tutkunun Şairi Paul-Verlaine-Tutkunun-Sairi-2

Gençlik yılları henüz tükenmeye yüz tutmamıştı ama alkol ve aylaklıkla geçen bir yaşam onu tüketiyordu. Bunu hissetti ve değiştirmek istedi.
Paul düzenli bir yaşam arzuluyordu. Aşırı duygusal ve hassas bir yapıya sahip olan bu genç adamın ilgi ve sevgiye ihtiyacı vardı. Mathilde isimli bir genç kız ile evlenme kararı aldı. Bir sarhoşluk anında arkadaşına bir mektup yazarak kız kardeşiyle evlenmek istedi. Her şey gün ışığında yıkanan kristaller kadar göz kamaştırıcıydı. Hatta alkolü bırakacak ve zamanlaması mükemmel bir iş hayatı olacaktı. Fakat Paul kendine yalan söylemektedir, eski yaşamını ince bir perdenin altında saklı tutmaktadır. Göz dolduran sakin bir hayatın ardında kalan delilik.
Bir süre sorunsuz devam eden bu yaşam, davetsiz bir misafirle kusursuz bir gölge kazanacaktır.
1871 yılının sonbaharı…İnce yapılı bir çocuk tuhaf tavırlarla salonlarında dolaşıyor ve Mathilde onun kim olduğunu henüz kestiremiyor. O peşinden tutkuyu sürükleyen genç bir delikanlı. Her daim farklı kimlikleri sahiplense de bu genç adam Rimbaud. Verlaine’in gözdesi ve aklını kuytu köşelerinde özenle sakladığı deliliğinin tek dostu…Şiir ve alkolle dolu yeni yaşamları gecelerini aydınlatacaktır. Verlaine ile birlikte kısa zamanda Paris için bir sıkıntıya dönüşeceklerdir. İnsanların dikkatlerini üzerlerine fütursuzca çekeceklerdir. Bir parça aykırı,aşırı ve heyecanlılardır…
Verlaine mahkumiyetinden artık kurtulmuştur. Mutlu bir evlilik hayatının içinde rol yapmak zorunda değildir artık. Bu genç adamın kollarında tüm deliliği anlam kazanmaktadır. Her daim sarhoş ve mutlulardır..Ta ki her harmoninin bozulduğu o ana dek; Verlaine bir kız çocuğu sahibi olacaktır. Temelleri baştan eksik olan bu evlilik çöküş durumuna geçecektir lakin Verlaine ailesini kaybetmek istemeyecektir. Çünkü Mathilde ona sevgi ve ilgisini koşulsuzca sunmaktadır ve bir kız çocuğu…Verlaine tekrar yuvasına dönme arzusuna kapılır fakat Mathilde bu sarı dişi kediyi artık hayatlarında istememektedir. Rimbaud gitmelidir, sadece bu şartla Verlaine tekrar sıcak yuvasına dönebilecektir. Lakin Rimbaud bir tutkudur, açıklanamaz bir arzu…
Paul Verlaine: Tutkunun Şairi Paul-Verlaine-Tutkunun-Sairi-3

Tuhaf ve aşılamaz bu ikilem Verlaine için araf noktasıdır ve seçimi Rimbaud’dan yana olacaktır.
Paris bu maceranın başladığı noktadır, bir sonraki durakları Londra’dır. Verlaine tüm yaşamını ardında bırakacaktır; çok sevdiği annesini ve artık nefret duyduğu karısını. Fakat bir süre sonra büyü bozulur, geçim sıkıntısı mutluluklarını örselemeye başlar. Kavga eden, çekilmez varlıklara dönüşürler, sanki paylaştıkları dünya kıyametle yerle bir olmuştur ve Rimbaud geri dönme kararı alır. Yıpranmanın bir mantığı yoktur.
Verlaine için cehennem bambaşka boyutlarda anlam kazanır. Kimsesizlik ruhuna işler. Bırakır, vazgeçer lakin her daim özler. Terk edilmek canını tahmininden fazla yakacaktır.
Verlaine tek başınadır. Kış mevsimi umutlarını kırarken hastalanacaktır. Annesine, karısına ve Rimbaud’a bir telgraf yazacaktır. Geri dönüş yalnızca Rimbaud’dan olacaktır. Verlaine bir kez daha hayata tutunacaktır. Mezardan dönen ölü misali yaşamı ıskalamama kararı alacaktır.
Her ne kadar uyumlu görünse de özlerinde muazzam farklılar taşıyan bu iki ruh uç noktalarda kaybolacaktır. Açıkça çatışmalarına rağmen yoklukları da kavgaları kadar can yakıcıdır ikisi içinde.
Tekrar bir ayrılık döneminden geçeceklerdir. Verlaine düzeni ve karısını tekrar anmaktadır. Artık huzur ve sabır da tükenmektedir, sevgi sadece akşam güneşi gibi görünüp kaybolmaktadır. Verlaine evine dönecek ve Mathilda’nın affına sığınıp sevilmeyi talep edecektir.
Bu defa yalnızlığı, terk edilişi tadan taraf olan Rimbaud yalvarmaktadır, sayısız mektupları Verlaine’i geri döndürmek adına şairane çabalardır.
Dön geri dön, dostum, tek dostum benim, dön artık dön. Uslu duracağıma yemin ederim.
Evet, bendim haksız olan ben.
Sen beni unutmayacaksın değil mi, söylesene!
Hayır, unutamazsın beni unutmak istesen de
Benim, ben her zaman sana sahip olan ben.
Aradan geçen birkaç mevsim sonra belki de son kez bir araya geleceklerdir. Fakat her hikaye için uygun sonların arandığı zamanlarda bu birliktelik sonsuza dek son bulacaktır. Temmuz sıcağında Verlaine bunalımlarına artık anlam veremeyecek durumdadır. Rimbaud baş ağrısı halini alır, artık onu anlayamamaktadır. Hala sevmesine rağmen katlanamayacak durumdadır. Nefret ettiği bu durumdan kurtulmanın bir yolunu arar. Birlikte olmaları gereklidir ya da sonsuza dek gözlerini beraber kapalı tutmalıdırlar. Bir silah satın alır. Diğer yandan Rimbaud da artık dayanamayacağının farkındadır; baskılar, ailelerin göz ardı edilemez tutumu…Kararlıdır, Verlaine sayfası kapanmalıdır. Henüz gençtir ve bu delilik katlanmak için çok fazladır.
Verlaine ise yaşayacağı kaybın farkındadır, tekrar terk edilemeyecektir, silahını çeker ve iki el ateş eder. Sol bileğinden yaralanan Rimbaud umursamaz. Gülümser, hala masumiyetini kaybetmediğine inanır ve bu delilikten kurtulmak adına Verlaine’ı ardında bırakır.
Fiziksel yaralardan çok ruhsal buhranlarla sarılı bu ruhları aşkları da artık kurtaramaz. İlk anın heyecanı kaybolduğunda ve arzular da tatmin edildiğinde geriye ellerinde bir şey kalmayacaktır. Geçen zamansa her zamanki kadar acımasız olacaktır.
Paul Verlaine, 51 yıl yaşadı ve ardında tutkuyu,aşkı,reddedilişi insanoğluna bıraktı.
Alnını alnıma koy, ellerini elime
Yarın bozsan bile gel and içelim seninle,
Ve ağlayalım sabaha dek,ey küçük çapkın!
Paul Verlaine
(1844-1896)
Eros
Eros
Yetkili

Nerden : Trabzon- İstanbul- Çanakkale

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz